Kimse yayınlamıyorsa ben yayınlarım gezi yazıları 1: Paris Görkemli ve Kalabalık

Paris dünyanın en büyük metropollerinden biri ve görkemli bir şehir kuşkusuz. Ancak Teoman'ın İstanbul için söylediklerini Paris için de söylemek mümkün: yorgun ve yaşlanmış biraz kilo almış. 

Fransa'ya dair filmlerden izlenimleriniz dParis-Charles de Gaulle Havalimanına adım attığınız anda değişiyor. Hayatımda böyle keşmekeş ve kirliliği başka hiçbir yerde görmedim. Çantanıza ve kendinize sahip çıkın. Havalanından çıkıp İzmir'in İzban'ına benzeyen hafif raylı sistem aracına bindiğimde izlenimim daha kötüleşti. Kliması olmayan son derece eski bir araçta sallana sallana metro aktarmasına dek yol aldık. Kaldığım ev Paris'in bir hayli merkeziydi Paris Büyük Cami'sine hayli yakındım (Un beau matin'de Sandra karakterinin küçük evi tam da bu Camiyi görür) yürüyerek Bastille meydanına ya da Notre Damme'a gidebiliyordum.

Kaldığım evin 20.yy başındaki görüntüsü ve evde yaşayan kadın. İkinci fotoğraf evin bugünkü hali üçüncü fotoğraf ise evin avlusu. Her binanın böyle bir avlusu var

Paris Büyük Camii, Paris'in Quartier Latin mahallesinde. Fransa'da inşa edilmiş ilk cami. I. Dünya Savaşı sırasında Fransız kolonilerinde Almanlara karşı savaşan Müslümanların anısına Fransız hükûmeti tarafından inşa edilerek 1926'da hizmete girer. Caminin bahçesi Parislilerin popüler buluşma mekanlarınddan biri. Fotoğrafta yer alan genç kadın ise Agens Varda'nın mezarı başında tanışıp arkadaş olduğum Afina Zhurba

Şehir merkezi ne yazık ki çok pis. Önceden uyarısını aldığım iri farelerle çok şükür karşılaşmadım. Ancak şehrin pisliği (şahsen İzmir Alsancak ya da Karşıyaka'dan tanıdık olduğum pisliğin aynısı ama insan Paris'te görünce şaşırıyor), Fransızların aslında ekonomik sorunları olan bir ulus olması beni şaşırttı. Şehrin döküldüğünü söyleyebilirim. ve evet efsane doğru Fransızlar İngilizce konuşmuyor  İngilizce bilmedikleri için mi konuşmuyorlar yoksa Fransızca'nın tıpkı İngilizce gibi yaygın kullanılması gereken bir dil olduğunu düşündükleri için mi konuşmuyorlar bunu 10 günde çözemedim. 

  
     Panthéon ve Midnight in Paris filminde gördüğümüz Saint Etienne-du-Mont Kilisesi 

Müzelere giriş ücretli olduğu için büyük müzelerden Orsay'a halk gününde, sıcağın altında uzun saatler boyu bekleyerek girebildim ve çoook sevdiğim izlenimci ressamların çoğu eserini görebildim. Hatta Van Gogh'un kendi otoportresi dahil en ünlü birkaç eseri de buradaydı (Van Gogh'un eserlerinin çoğunun Amsterdam'da sergilendiğini hatırlatayım)
          
                
güneşin altnda sonu görünmeyen bir insan kalabalığı. şemsiyelerle başımıza güneş geçmesin diye türlü çeşit çözümlerle bilmiyorum kaç saat bekledik.. değdi mi değdi

 

Maximilien Luce'un A street in Paris in May 1871 ve canım Monet'nin Poppies'i

Zaten şehrin kendisi de geniş trafiğe kapalı caddeleriyle, Pantheon ya da Sorbonne gibi anıt binalarla adeta bir açık müze gibi. Bir de Pere Lachaise ve Montparnasse gibi ünlü mezarlıkları da listeye eklemem gerek. Bu mezarlıklar dahi başlıbaşına sanat eseri. Agnes Varda ve Simone de Beauvoir'i ziyaret etmek benim için çok önemliydi. Hatta Agnes Varda'nın mezarı başında arkadaş edindim.
          
sol üstte Agnes Varda'nın evinin önü (hatta evi boşaltan oğlu ve kızıyla karşılaştık yüzsüz biçimde zili çaldım ısrarla eve girme talebimizi reddettiler) yanında Agnes Varda'nın mezarı..patatesler Varda'nın Toplayıcılar adlı belgeseline bir saygı duruşu, sol alt köşede S
imone de Beauvoir ve JP Sartre'ın mezarı, seçilmiyor olabilir ama mezar taşında öpücükler var Fransa'da mezar taşlarına öpücük izi bırakılıyor. Yanında Jim Morrison'un önüne bariyerler konulmuş mezarı. Adamın ölüsüne bile huzur vermedilerse demek..

       
                       sol başta bir okulun girişi, en sağda ise meşhur odette pastanesi  
                   
Paris'te duvarlarda lego ya da mozikle, ayna ile yapılmış birçok duvar sanatı görebilirsiniz. Garafiti demeye dilim varmadı çünkü değil.. En sağdaki duvar resmi Nina Simone..

          

Kapanışı Montmartre (Ressamlar) Tepesi ve Sacre Coeur Bazilikasıyla yapayım.. Buraya ressamlar tepesi denmesinin sebebi izlenimci çoğu ressamın evinin ve atölyesinin burada olmasından kaynaklanıyor.


    Meraklısına not: Fotoğraflar benim tarafımdan Canon 500D ile çekildi ve              boyutu küçültülerek sayfaya eklendi. 

Kimse yayınlamıyorsa ben yayınlarım gezi yazıları 1: Helsinki Mon Amour


Helsinki Avrupa şehirleri söz konusu olunca popüler anlamda en az ilgi çeken şehirlerden biri. Oysa gittiğimde en sevdiğim şehirler arasında ilk sıraya yerleşti. Bunda Aki Kaurismaki sevgimin payı yadsınamaz elbette. Kaurismaki demişken kardeşiyle birlikte işlettikleri Kino Laika Helsinki'ye bir saat uzaklıkta. Ne yazık ki gidemedim orası ayrı

Sibirya kökenli bir halk olan Finler, 19.yyda Rus çarlığına bağlı yaşamaya başlıyorlar 1917 yılına dek. Ülkede Sovyet etkisi mimaride ve genel olarak kentin düzenlenmesinde (meydanlarda anıtlarda vs) göze çarpıyor. 

       

Çok temiz bir havası var, her yerde kedi boyunda martılar dolanıyor. insan çok az. Son derece yeşil özellikle havalanından şehre gelirken gözünüz yeşile doyuyor  ve gecenin hangi saati olursa olsun arkanıza bakmadan rahatça gezebileceğiniz bir şehir Helsinki. Ulaşım pratik, bir tramvayla her yere gitmek mümkün. Müzecilik gelişmiş, ülkenin geçmişiyle yüzleştiği modern sanat eserlerini ya da klasik eserlerini görmeniz mümkün. Keçe ve cam üzerine çalışıyorlar bu ürünleri alabileceğiniz çok sayıda dükkan mevcut. 

       

Şehirde dükkanlar ya da insanlar gösterişten bir hayli uzak. Örneğin Paris Champs Elysées tarzı bir gösteriş sınıfsal anlamda Helsinki'de yok. Bu durumun yine ülkenin Sovyet geçmişi ile ve ekonomi politikalarıyla ilgili olduğunu var saymak mümkün. Binalar yenilenmemiş, yeni binaysa yok gibi bir şey. 

Finlandiya'ya dair tek olumsuz deneyimim ülkeye girişte ve dahi çıkışta pasaport görevlilerinin suratsız sessiz eziyetleriydi. Belgeleri saatler boyunca inceleyip yüzüme sessiz ve yargılayıcı biçimde bakmaları sırat köprüsünden geçmek ve sabır sınavı gibiydi. 

 


Kentte güneş ve sıcak hava az rastlanan bir şey olduğundan ilk fırsatta bikinilerle güneşleniyorlar. Aşağıdaki ahşap kapılar bir asansöre ait, binaların eski haliyle korunduklarını göstermek için ekledim. Üstte de büyük bir kitapçının ağır demir kapılardan oluşan girişini görebilirsiniz. 






Meraklısına Not: Fotoğrafları Canon Eos 500D ile çektim.


Üç Yönetmen, Üç Kişisel Kayıp ve Travma Anlatısı: Güvenli Bir Yer, Güneş Sonrası ve Hatır

 17 Kasım 2024 Birgün Pazar ekinde yayınlanmıştır 

Hırvat yönetmen Juraj Lerotić'in ilk uzun metrajı olan Güvenli Bir Yer (A Safe Place 2022) otobiyografik olmasından mütevellit çok güçlü ve samimi bir anlatı. Lerotić, intihar eden erkek kardeşinin vefatına uzanan süreçte kendisinin suçluluk duygusuyla, akıl hastalığına tanıklık etmeyle, hastane ve adli sistemin bürokrasinin hastayı insandışılaştırmasıyla ilgili  bir film yapmış. Filmin bu özellikleri onu yakın zamanda izlediğimiz Güneş Sonrası (Aftersun Charlotte Wells 2022)  ve Hatır’la (Memory Michel Franco 2023) akraba kılıyor.

 Güvenli Bir Yer’deki doktor ve polislerin tavırlarıyla Hatır’da hafıza kaybından mustarip Saul’ü ‘iyiliği’ için evde tutarak özel hayatı olmasına engel olan erkek kardeşinin tavrı aynıdır. İki filmde de aynı soruyu soruyoruz; kendi zihniyle savaşan biri için güvenli yer var mı? Varsa bu sevdiği insanların yanı mı yoksa soğuk duvarların ardı mı? Yönetmen Charlotte Wells’in babasının kaybıyla yüzleşmeye ve on bir yaşında belleğinde kalan parçalardan babasına dair anlamlı bütün oluşturmaya çalıştığı hikayesi Güneş Sonrası ise Güvenli Bir Yer’in yaptığı gibi geleneksel sinemayı kıran ve yansımaları kullanan kadrajlara sıkça yer veriyor. Yanı sıra Wells’in filminin de ilk uzun metrajı olması, sinema özelinde sanatın bizi iyileştirdiğinin kanıtı gibi.  Güvenli Bir Yer’i  ana akım anlatı yolundan çıkaran en önemli öğelerden biri henüz filmin başında, Woody Allen’in Annie Hall’da çocukluğuna dair sahnede yetişkin haliyle yer almasına benzer biçimde Lerotić’in de kardeşi rolündeki oyuncuyla konuşmaya başlamasıdır.  Damir'in aslında öldüğü ve Lerotić’in kayıp kardeşinin anısıyla bağlantı kurmak ve onu kurtaramamış olmanın acısıyla baş edebilmek için Güvenli Bir Yer’i yaptığı anlaşılır.

Güvenli Bir Yer’de yönetmen Lerotić, Bruno karakterinde kendisini canlandırır ve film boyunca sokaklarda koşarak, hastaneye ya da eve yetişmeye çalışarak sürekli hareket eder, mücadele verir. Güvenli Bir Yer Lerotić’in yasını tamamlamasının öyküsü tıpkı Wells’in Güneş Sonrası ile yaptığı gibi. Damir, iki sene önce babasını kaybetmiştir, yakın zamanda sevgilisinden ayrılmıştır iş bulup Zagreb’e taşınmasına rağmen morali bozuktur. Şüphecidir ve uyku sorunundan mustariptir. Bruno’nun isteğiyle psikologla görüşmüştür. Film kameranın hayli uzakta konumlandığı sabit çekimle Bruno’nun, Damir’in yaşadığı apartmana koşarak girmesi ve ardından dairesinin kapısını kırmasıyla açılıyor. Bruno film boyunca kardeşini hayatta tutmanın mücadelesini verir, iki kez bunu başarsa da üçüncüsünde ‘başaramaz’. Bruno, Damir nedeniyle Damir için var olduğundan belki de, onu cam pencere yansımalarında, araba aynalarında bölük pörçük görüyoruz. Güneş Sonrası’nda da ayna ve kapalı televizyondan gördüğümüz yansımalar geçmişin parçalı bir yeniden canlandırmasını ve yönetmen Wells’in o zamana dair anılarını yansıtmada kullanılır. 

                            

                          

                            

Damir ve Calum'a tam olarak ne olduğunu veya onları neyin etkilediğini bilmiyor olmamız önemsizdir. Önemli olan, Bruno’nun telaşına, çabasına, Güneş Sonrası’nda Sophie'nin hafızanın ağırlığıyla başa çıkarken aynı zamanda kaybı anlamlandırmaya çalışmasına tanıklık edişimizdir. Sophie ve babası Calum yalnızca geçici bir yansımada veya anıda birlikteler, kapalı ve onlara tamlık vermeyen bir ekranda yaşarlar. Tıpkı Bruno, Damir ve anneleri gibi. Calum'un kadraja sağından solundan giren minik yansımaları onun hakkında ne kadar az şey bildiğimizi hatırlatır.

Hatır’da ergenlik döneminde önce özbabasının sistematik tacizine maruz kalan sonra bir grup arkadaşının istismarına uğrayan ve annesini hiçbir zaman istismara uğradığına inandıramayan Sylvia kendisini ve kızını korunaklı evinde kilitlerin ardında adeta saklar. Bu güvenlik duvarını aşabilen ise erken demans hastası Saul olur. Travma ve hastalıkta buluşan bu iki insandan Saul’ün yakın zaman içerisinde sevdiği kişiyi hatırlamayacak olması mümkündür. Saul gibi, Sylvia da kontrol edemediği koşulların kurbanıdır bu nedenle birbirlerini eşitleri olarak görür ve birbirlerine acıma hissetmezler. Baş karakterimiz Sylvia’nın yaşadığı travma nedeniyle belleğine güvenemeyeceğimizi görürüz. Kendilerine dair dağınık parçaları bir araya getirmeye çalışmaları Wells’in babasıyla ilgili parçaları bir araya getirmesine benzer. Hatır sadece travmayla ilgili değil; aynı zamanda iyileşmek ve insan iletişiminin gücüyle de ilgilidir. Travma, taciz ve hastalıkla başa çıkmak sadece hastalar ve tacize uğrayanlar için değil, aynı zamanda karakterlerin etraflarındakiler Isaac ya da Bruno ve annesi için de kolay değildir. 

   


    

Güneş Sonrası’nın sonunda Sophie, babasına el sallarken görüntü donar. Perdedeki görüntü otuz bir yaşındaki Sophie’nin izlediği televizyondaki görüntüye ve günümüz zamanına bağlanır. Kamera sağa dönerek Calum’un anlatı zaman ve mekanı ile bağdaştıramadığımız bir yerde yürüyerek uzaklaşmasıyla sona erer. Güvenli Bir Yer’de de Damir’in vefatını öğrenen annesinin çığlığı ile anlatı Damir’in mutlu göründüğü ev tipi kamerayla çekilmiş görüntüye bağlanır. Kayıpla, yasla baş etme biçimleriyle ilgili olan iki filmin anlatı araçlarının bakış açılarının benzerliği barizdir. Hatır ise Amerikan yapımı olmasından mütevellit aşıkların ‘her şeye rağmen’ kavuştuğu romantik ve umutlu sonuyla Amerikan klasik anlatı geleneğini sürdürür.

1- Alysse Bryson, Memory’: A Powerful Portrayal of Trauma and Redemption https://thesobercurator.com/memory-a-powerful-portrayal-of-trauma-and-redemption/ 

2-Vlad Dima,  Aftersun: The Skin of Filmic Memory https://brightlightsfilm.com/aftersun-the-skin-of-filmic-memory/

3- Carmen Gray, Safe Place https://thefilmverdict.com/safe-place/

4-Müjgan Pekçetin, Güvenli Bir Yer Film Analizi  https://www.pskmujganpekcetin.com/post/g%C3%BCvenli-bir-yer-sigurno-mjesto-safe-place-2022-film-analizi

5-Serena Seghedoni, Moral Gray Areas in Michel Franco’s Memory https://loudandclearreviews.com/moral-gray-areas-in-michel-francos-memory/

6-Beichi Zhang,  Aftersun - An Author's Voice on Screen 
https://www.researchgate.net/publication/373922234_Aftersun_-_An_Author's_Voice_on_Screen 

 

Filmlerle Bugünün Cadıları

Mone Chollet   Bugünün Cadıları; Kadınların Yenilmez Gücü   ( Çev:   Z. Hazal Louze, İletişim Yayınları)     Kitap eleştirisi / bianet.org...