Dijital medya platformları sinemanın hikaye anlatıcılığında köklü bir değişim yaratıyor. Bunun en önemli nedeni dijital medyada yayınlanan dizilerin, Hollywood filmlerinde olduğu gibi milyonlarca insana /genele hitap etmek zorunda olmayışı. Her platform kendi anlatı geleneğini oluşturuyor. Sharp Objects (Jean-Marc Vallée 2018), Big Little Lies (Jean-Marc Vallée ve Andrea Arnold. 2017-2019) ve Mare of Easttown (Craig Zobel 2021) gibi yapımlar HBO’nun artık yerleşmiş stiline örnek olarak verilebilir. Söz konusu yapımların Amerikan taşrasında yaşayan kadın karakterlerinin çelişkileri ve zaafları vardır, mükemmel değildirler, geçmişleriyle onları var eden nedenlerle birlikte karakterize edilirler. Soyut ve iki boyutlu değildirler. Belki de en önemlisi, izleyicilerin geleneksel sinema sayesinde ezberlediği kadın karaktere dair beklentilerini karşılamayışlarıdır. California’da geçen Big Little Lies’ın aksine Mare of Easttown Philadelphia’da, Sharp Objects ise Missouri’de geçiyor. Son iki dizide Amerikan taşra hayatının boğuculuğu farklı estetiklerle anlatılıyor, Mare of Easttown bir hayli Coen Kardeşlerin kara komedilerini hatırlatırken Sharp Objects ise hem biçim hem de içerik anlamında David Lynch estetiğine sahip. Big Little Lies ise okyanus kenarında ferah bir mizansende geçmesine rağmen orta ve üst orta sınıf kadın karakterlerin ev içi hayatlarını boğucu bir atmosferde resmediyor. Amerikan banliyösünde ve özellikle taşrasında herkes her şeyi görüp bilir ancak susar. Suçun üstü örtülerek kurumların devam etmesi amaçlanır.
Sekiz bölümlük bir mini dizi olan Sharp Objects; Gillian Flynn’in Türkçe’ye de çevrilmiş aynı isimli romanından uyarlanmış. Dizinin görünür hikayesi anne kız ilişkisiyle ilgili. Anne Adora münchausen syndrome by proxy (MSBP) adlı ruhsal rahatsızlığa sahip, kısaca kızlarının kendisine bağımlılığını sürdürebilmek için onları bakım altında tutmak istiyor ve hasta olduklarını iddia ediyor. Kızlarını iyileştireceğini iddia ederek kendi hazırladığı zehirle yavaş yavaş öldürüyor onları. Aslında bu noktada MSBP adlı ruhsal rahatsızlık çok basit biçimde çerçevesini Marianne Hirsch’in ve Simone de Beuvoir’in çizdiği anneliğe dair teoriyi akla getiren bir araç işlevi görüyor. Hirsch anne ve kız çocuğunun aynı cins olmaktan kaynaklanan ayrı bir birey olmaya dair sınır sorunlarının, annenin patriyarkal kültürde kadın olmaya dair içinde bulunduğu çelişkiyi ve müphemliği kızına yansıtmasıyla ilişkili olduğundan söz eder.[i] Alison Stone’un belirttiği gibi Batı kültürü pozitif dişi kimliğini reddeder, sadece annelik yapmayı tek işlev olarak tanımlar.[ii] Tam da bu nedenle Beauvoir’in İkinci Cins’te vurguladığı şekliyle kısaca, anneler kızlarını kendi uzantıları olarak görme eğilimindedir ve onları kendi benzerleri olarak yetiştirmek isterler.[iii] Zaten dizi boyunca Camille evli ve çocuk sahibi olup olmadığına dair kasabadaki eski lise arkadaşlarının kinayeli sorularına maruz kalır. Her seferinde ‘evli değilim’ ‘çocuğum yok’ demek zorunda kaldığında yaşadığı rahatsızlık açıkça hissedilir. Adora’nın kusursuz anne ve eş rolünün statüsünü çok önemsediği gösterilir. Sharp Objects’te Camille, Amma ve erken yaşta ölen Marian’in anneleri Adora ile sorunlarını gördüğümüz gibi Adora’nın da kendi annesiyle olan sorunlu ilişkisini onun anlatımıyla dinliyoruz. Dolayısıyla anne kız ilişkisindeki hasarların devamlılık gösterdiği, aktarıldığı söylenmiş oluyor. Hikayenin en sorunlu kısmı kelimenin hem düz hem de yan anlamıyla kulaklarını tıkayarak olan biteni seyreden Amma ve Marian’ın babaları, Adora’nın ikinci eşi olan Henry. Anneler ve kızlar patriyarkanın inşa ettiği annelik kurumu bağlamında iktidar mücadelesi verirken, tam da geleneksel sinemada karşımıza çıktığı üzere patriyakanın kural koyucusu olan erkek karakterler tüm bu çatışmayla hiç ilgileri yokmuş gibi dışarıda konumlandırılıyorlar.
Sharp Objects, ailede ve kasabanın gençleri arasında süren şiddet atmosferini tarihsel materyalist bir tarzda ele alıyor. Yani şiddet atmosferinin Amerikan tarihi ile devamlılığını kuruyor. Söz konusu tarihsel devamlılık Calhoun Day törenlerinde karşımıza çıkıyor.[iv] İç savaş sırasında reşit olmayan ve tecavüze uğrayan genç bir kadının kahramanlaştırılmasına dayanan Calhoun Day, Amma ve arkadaşları tarafından canlandırılıyor. Sharp Objects yas tutmama ve yüzleşmemenin tarihsel bir döngü halini aldığını gösteriyor. Amma’nın oyuncak evindeki yer döşemesini öldürdüğü arkadaşlarının dişlerinden yapması bu tarihsellikle ilişkili. Çünkü annesi evlerindeki döşemenin fil dişinden olmasıyla övünüyor ve döşemeye çıplak ayakla basılmasını istiyor. Adora’nın üçüncü kuşak olarak oturduğu evin yerlerinin fil dişinden olması Amerika’nın kanlı sömürge tarihine dair çok şey söylüyor. Amma’nın iki arkadaşını annesinden kıskanma bahanesiyle öldürmesini kasabada halim olan şiddet kültüründen, ablası Camille’in de lise öğrencisiyken bir ritüel olarak kabul edilen biçimde tecavüze uğramış olmasından bağımsız düşünmek mümkün değil.
[i] Marianne
Hirsch. “Mothers Daughters” Signs 1981,
7 (1), ss.200-222. S. 206
[ii] Alison Stone Feminist Felsefeye Giriş, çev. Yonca Cingöz, Bilge Tanrısever, Otonom
Yayınları, İstanbul, 2016. s 202
[ii] Elena
Nıcolaou “Sharp Objects' Calhoun Day Is A Perverse Celebration Of Sexual
Assault” https://www.refinery29.com/en-us/2018/08/206494/what-is-calhoun-day-sharp-objects-play-holiday-explained
[ii]Simone de Beauvoir İkinci Cinsiyet çev: Gülnur Savran, KoçKam, İstanbul, 2019.
Ss. 25-30
[ii] BBC ve
Amazon ortak yapımı, 2016-2019 yılları arasında yayınlanan dizi. Harry Bradbeer tarafından yönetilmiştir.
[ii]
Fleabag’in cinselliği yaşama şekline dair bkz. Aslı Ildır “Çok Uzak Fazla
Yakın” https://altyazi.net/altyazi/fleabag-cok-uzak-fazla-yakin/
M. van der Deure “The Postfeminist Gaze: A textual analysis of gender representation in
BBC’s Fleabag” Faculty of Humanities Theses 2020
http://dspace.library.uu.nl/handle/1874/396942
Camille’in
analizi içinse bkz. Mihaela P. Harper “Female Body Language: Cutting, Scarring,
and Becoming in HBO’s Sharp Objects” içinde Female
Agencies and Subjectivities in Film and Television der. Diğdem
Sezen, Feride Çiçekoğlu, Aslı Tunç, Ebru Thwaites Diken. Palgrave Mcmillan 2020
ss. 145- 165